"Bir zamanlar dul bir kadın yaşamıs. Tek oğlu varmış. Delikanlı büyüyünce komşu köyden bir kızla evlenmiş. Gelin, kötü huyluymuş. Öyle ki, çok geçmeden, kocasına annesini iftira eder olmuş. Akıllı kaynana, durumu anlamış, ama karı-kocanın arasını açmamak için susmayı tercih etmiş. Kısa süre sonra gelin hamile kalmış. Yemek yemez, gün boyu yataktan çıkmazmış. Anne ve oğul, sadece ona bakar, bir dediğini iki yapmazlarmış. Gelin bir gün ağlayarak kocasına “Annenin kalbine aş erdim, eğer onu yersem iyileşecegim” demiş.
Kocasının içine hüzün çökmüş. Bir tarafta annesi, öbür tarafta hasta karısı…
Düşünmüş, taşınmış "Annem bu dünyada yiyeceğini yedi, içeceğini içti, yaşayacağını yaşadı... "
Annesini alarak ıssız bir yere gitmiş. Anne kalbi, olacakları önceden sezmiş. Anne sessiz ve düşünceleymiş.
Sonunda, çocuk annesini öldürmüş, kalbini çıkarmış ve karısına koşmuş. Koşarken yolda ayağı sürçmüş ve düşmüş. Elinden fırlayan ve biraz uzağa düşen kalp insan gibi konuşmuş “Evladım, yavrucuğum, oğlum! Sert mi düştün? Bacağına bir şey oldu mu?”
Adam kendine gelerek, annesinin kalbinden çıkan sevgi sözlerini duyduğunda kalbi eline alıp göğsüne bastırmış ve pişmanlık gözyaşlarına boğulmuş.
Eve dönünce karısını baba evine göndermiş. Köylüleri çağırmış olan biteni anlatmış.
Annesinden, insanlardan ve tüm annelerinden özür dilemiş. İnsanlar şehit olan annesini kefenleyerek toprağa vermişler. Bu olay tüm ulus için büyük bir ders olmuş".
P.S. "Ene Cürögü" adlı efsane Kırgızca'dan Medina Erkinbekova tarafından tercüme edilmiş, tarafımızdan düzenlenmiştir.