Batken ilinde Kara-Bulak adında bir köy var. O köyde Aygül Taş adlı bir dağ var. O dağda dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan bir çiçek yetişir; Aygül. 

Köylülerin anlattığı efsaneye gore, eski zamanlarda bu köyün güçlü ve bilge bir başkanı varmış. Onun çok güzel bir kızı varmış. Adı Aygül imiş. Aygül, babasının sağkolu olan genç başkomutan Kozulan’a aşık olmuş. Kozulan da Aygül'e gönül vermiş. Ikisi birlikte mutluymuşlar. Ama mutlulukları uzun sürmemiş…

Köyü düşman basmış. Gece gündüz savaşmışlar. Kan su gibi akmış. İnsan çığlıkları, atların, ineklerin ve köpeklerin sesleri uzaklara duyulmuş. Köylüler savaşı kazanmışlar, yağmacıları kovmuşlar, ama çok can kaybetmişler.

Kozulan da o savaşta ağır yaralanmış. Öleceğini sezerek askerlerine “Kalbimi bağrımdan çıkartın ve halkıma götürün " demiş. 

Askerler onun son dileğini yerine getirmişler. Ama hiçbiri Aygül'e kötü haberi söyleyememiş. Yalnız Kozulanın atı çok kişnemiş, hali yürekler acısıymış. Onu gören ve herşeyi anlayan Aygül, derhal köyün yakınındaki dağa koşmuş ve uçurumdan atlamamış.

O zamandan beri günler ayları, aylar yılları, yıllar asırları kovalamış. Sevdiceğinden ayrılan genç kızın uçurumdan atlayarak yere düştüğü ve kanının döküldüğü yerde her bahar kırmızı çiçekler açarmış. "Aygül çiçeği açtı" diye köylüler çok sevinir, bu çiçeklere gözleri gibi bakarlarmış. O gün bu gündür "Kozulan taş" ve " Aygül taş" dağları yanyana çok güzel gözükür, Aygül çiçeği de bu güne kadar varlığını sürdüregelmiştir.


Çeviren: Medina Erkinbekova. Editör: Aya Bapaeva


Subscribe to our newsletter